Kadınlar Zaten Hayatın Başrolünde…
Mutlu Hesapçı ~ Pencere Pazar / 28 Mayıs 2023
Kadınlar zaten hayatın başrolünde… Artık bunu kabul edin bir zahmet!
Kadın olmanın bedelini hep ödedi bu ülkedeki kadınlar ve eril sistem sürekli istediği rolleri biçti kadınlara. Bazen anne olduk, bazen iş kadını, bazen sürtük… Sürekli kadınlar üzerinden oynanan oyunlarla her şeyin içinde kaldık. Çünkü biz kadınlar çok güçlüyüz ve bu güç herkesi korkuttu. Bu öyle bir güç ki insanı doğuran ve hayata getiren kadın zaten “yoksa nesil devam etmiyor öyle düşünün! Ve o yüzden hep başrolde biz kadınlar varız ve mücadeleci ruhumuzla hayatı güzelleştirmeye de devam ediyoruz. Anlatacak çok hikâyemiz ve yaşanacak günlerimiz var. Sinema sektöründeki kadınların ayak sesleri o yüzden güçlü ve sağlam. Kadının yaratımı hep başka oluyor çünkü. Uçan süpürgelerimizle biz uçmaya devam ediyoruz, edeceğiz de… Ve kadınları anlatan festival tam 26 yıldır devam ediyor. Ödüllendirilen kadınlar bu güzel festivalde bir kez daha buluşuyor. Bu yıl 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Onur Ödülü oyuncu Tilbe Saran’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncu Asiye Dinçsoy’a, yönetmen-senarist Belmin Söylemez ve kurgucu Selda Taşkın’a, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Öyküsu Özyürek’e veriliyor. Bir kadın olarak kendim almış kadar bu ödülleri sonsuz alkışlıyorum ve ödül alan birbirinden değerli kadınları kucaklıyorum. Ödül alan özel kadınlara ödülün anlamını, sektörde ve hikâyelerde kadın olma meselesini sordum.
Oyuncu Tilbe Saran
Kadın olmanın bedelini hep ödedi bu ülkedeki kadınlar ve eril sistem sürekli istediği rolleri biçti kadınlara.
Bazen anne olduk, bazen iş kadını, bazen sürtük…
Sürekli kadınlar üzerinden oynanan oyunlarla her şeyin içinde kaldık. Çünkü biz kadınlar çok güçlüyüz ve bu güç herkesi korkuttu. Bu öyle bir güç ki insanı doğuran ve hayata getiren kadın zaten “yok”sa nesil devam etmiyor öyle düşünün! Ve o yüzden hep başrolde biz kadınlar varız ve mücadeleci ruhumuzla hayatı güzelleştirmeye de devam ediyoruz.
Anlatacak çok hikâyemiz ve yaşanacak günlerimiz var.
Sinema sektöründeki kadınların ayak sesleri o yüzden güçlü ve sağlam. Kadının yaratımı hep başka oluyor çünkü. Uçan süpürgelerimizle biz uçmaya devam ediyoruz, edeceğiz de…
Ve kadınları anlatan festival tam 26 yıldır devam ediyor.
Ödüllendirilen kadınlar bu güzel festivalde bir kez daha buluşuyor. Bu yıl 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Onur Ödülü oyuncu Tilbe Saran’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncu Asiye Dinçsoy’a, yönetmen-senarist Belmin Söylemez ve kurgucu Selda Taşkın’a, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Öyküsu Özyürek’e veriliyor.
Bir kadın olarak kendim almış kadar bu ödülleri sonsuz alkışlıyorum ve ödül alan birbirinden değerli kadınları kucaklıyorum. Ödül alan özel kadınlara ödülün anlamını, sektörde ve hikâyelerde kadın olma meselesini sordum.
Bizlerin yolunu açmış tüm kadınlara selam olsun!
Ben kadınların ağırlıklı olduğu bir ortamda büyüdüm. Anneannem ve üç kız kardeşi, annem…
Hatta bir akşam sofra başında gençlik hikâyeleri anlatılırken, herkes hikâyesine “ben kızken…” diye başladığı için babam da lâfa “ben kızken…” diye girince gülmekten muhabbet kesilmişti.
Şimdi geriye bakıp düşünüyorum da hani ben kızken (ki artık pek sevmiyoruz bu ayrımcı sözcüğü) o kuşak ailemdeki kadınlar Cumhuriyet’in kazanımlarını sonuna kadar keyifle, sindire sindire yaşamış, geleceğe umutla bakan kanaatkâr, çalışkan, vefalı insanlardı.
Şanslıydım yani. Şehirde doğmuştum, eğitimli bir aileden geliyordum ve o sıradaki en önemli meziyet çok para kazanmak değil çok okumaktı. İşte o aydınlık kadınlar ve erkeklerin var ettiği dünyada, Borges’in “Aslında gerçekten var mıyım emin değilim. Çünkü ben okuduğum tüm yazarlar, rastlaştığım tüm insanlar, sevdiğim tüm kadınlar, erkekler, gezdiğim tüm kentlerim” dediği gibi; ben de Boğaz’ın masmavi serin serin aktığı yeşili bol, insanı saygılı, İstanbul’uyum.
“Ben kızken…” doğal olan neredeyse her şey için şimdi mücadele etmek zorunda olunmadığı bir rüya ülkesindenim. Yani “ben kızken”, “emanet” değildik biz!
Hayatlarımız, haklarımız ve hayallerimiz,
Şiddetsiz hayat hakkımız, seçme seçilme hakkımız,
Medeni kanunla korunan miras, nafaka, boşanma hakkımız,
Kadın-erkek eşitliği,
Çocuk istismarları, tacizler, çocuk gelinler için sokağa dökülmüyorduk!
Oysa şimdilerde “cadı” olmak gerekiyor tüm bu “insan hakları” için.
İşte tam da bu yüzden çok önemli benim için “Uçan Süpürge”. Bu hakları her daim gözetmeye yeminli oldukları için.
Gelmiş geçmiş üzerimde hakkı olan tüm cadıların, sevdiğim yazarlar, sinemacılar, ressamlar, müzisyenler, akademisyenler, direnme güçlerini hiç kaybetmemiş, Anadolu’nun o güzelim kilimlerini dokumuş, oyalarını işlemiş, tarhanalarını kurmuş, biberlerini kurutmuş cânım kadınlarının bir gölgesiyim.
Ve onur ödülü bizlerin yolunu açmış tüm kadınlara bir selam aslında…
Yani varsa ortada bir ödül o Cumartesi Annelerinin, Konca Kuriş’lerin, her onur yürüyüşüne, gece yürüyüşlerine katılan, defalarca gaz yiyen, cop yiyen ama yine de yılmayan kadınların, lgbti+ bireylerin, Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu’nun, Mor Çatı’yı yıllardır omuzlarında taşıyanların, kadın hakları konusunda çalışan tüm hukukçuların, Canan Arın’ın, Şirin Tekeli’nin, Filiz Kerestecioğlu’nun, Sera Kadıgil’in, Çiğdem Mater’in, Mine Özerden’in, Afife Jale’nin, Halide Edip’in, Nezihe Muhiddin’lerindir.
Ben olsa olsa emanet olarak alabildiğim için onur duyabilirim sadece.