Ekran Anneliğim Çoktur
Yüksel Şengül ~ Sözcü / 22 Mayıs 2016
Tilbe Saran “Bir oyuncu rolünü üstüne giymesini bildiği kadar ondan sıyrılmasını, kurtulmasını da bilmeli” dedi.
Pek çok yıldızın ekranda annesi olan Tilbe Saran’la sadece dizileri ve oyunculuğu değil kadınların sorunlarını da konuştuk…
Tilbe Saran “Bir oyuncu rolünü üstüne giymesini bildiği kadar ondan sıyrılmasını, kurtulmasını da bilmeli” dedi.
Zirvede olmak, başarılı olmak, alkışlanmaktan önce “îyi insan” olunmasının daha önemli olduğuna inananlardan Tilbe Saran… Kökleri tiyatrodan beslenen, çok ödüllü, çok gönüllü, çok sevilen Saran’la ekrana veda eden Göç Zamanı dizisinin ardından konuştuk.
– Göç Zamanı bitince hayatınızda bir boşluk oldu mu?
Hayır, olmadı. Bir oyuncu rolünü üstüne giymesini bildiği kadar ondan sıyrılmasını, kurtulmasını da bilmeli.
– Göç Zamanı’nda çocuğu olmayan Hanım karakterindeydiniz ama daha önce çok anne oldunuz.
Evet, ekran anneliğim çoktur (gülüyor).
– İntikam dizisinde Beren Saat’in annesiydiniz.
Evet, Beren Saat’in yani dizideki Derin karakterinin annesi Hale Çelik oldum. Beren Saat’le ilk o dizide tanıştık, son derece başarılı, oyunculuğa gönlüyle hizmet eden birisi. İntikam keyifli bir diziydi ama ben genelde dizilerden uzak dururum.
– Neden?
Çalışma koşulları insani değil. İntikam dizisindeki çalışma koşulları son derece insaniydi.
– Şeref Meselesi’nde…
Kerem Bürsin ve Şükrü Özyıldız’ın annesi Zeliha Kılıç rolündeydim. Bu da çok sevdiğim bir diziydi.
– Anne rolleri oynayan Tilbe Saran, çocuksuz kadınlarla ve onların mutsuzluğuyla ilgili neler söylemek ister?
Hiçbir şey ‘mutlak’ mutluluğun ya da mutsuzluğun kaynağı olamaz. Zaten mutluluk da mutsuzluk da sonsuzca sürüp giden yani ‘mutlak’ şeyler değil ki. Hayat ‘an’lardan oluşuyor. Kimliğin sadece ‘doğurganlık’ hatta ‘erkek çocuk doğurmak’ üzerinden tanımlandığı bir coğrafyada, ‘doğurmamış’ olmak yani ‘eksikli/ ayıplı’ mal muamelesi görmek pek de hoş olmasa gerek. İnsanın kendini değersiz hissettirilmesi çok yakıcı bir şey.
Gençler bana umut veriyor
– Sinema, televizyon, seslendirme ve eğitmenlik çalışmaları yapıyorsunuz. Televizyon olunca diğerlerini hayata geçirmek zor mu oluyor?
Yayına kaset yetiştirme telaşı olmazsa yani yeteri kadar stoklu çalışılıyorsa hayatınızı daha etkin planlamak mümkün. Planlı yaşanınca diğer uğraşlar sekteye uğramıyor.
– Gönlünüzce tiyatro yapabiliyor musunuz?
Dizi yoğunluğu yüzünden gönlümce hiçbir şey yapamadığım oluyor.
– 1995’te Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu’nu kurdunuz… Bu size ne gibi deneyimler kazandırdı?
Yıldızları görebilmek için karanlığın şart olduğunu!
– Üniversitede (Kadir Has) tiyatro bölümü eğitmeni olarak görev yapıyorsunuz, peki Türkiye’de gençlerin tiyatroya ilgisi umut verici mi?
Her konuda gençler umut verici. Ben geçtiğimiz karanlık zamanları onların taze gülüşleri, taze bakışlarına tutunup atlatmaya çalışıyorum.
Yaşayabilmek için bir soluk bir nefes
– Bu ülkenin başarılı bir oyuncusu olarak, reyting ve gişe kelimeleri size ne ifade ediyor?
Hayatını bu iki sözcüğe sığdırarak yaşamanın ne kadar zavallıca olduğunu düşünüyorum.
Rekabet insanın doğasında var ama kapitalizm bunu sistematik olarak vahşileştiriyor ve hayatı çekilmez kılıyor. Ben rekabete değil dayanışmaya inanıyorum. Ve Hamlet’in dediği gibi bilen tek bir seyirci için oynamanın kitlelerin beğenisinden daha doyurucu olduğunu biliyorum.
– 1990’dan bu yana tiyatrodan aldığınız tam 12 tane En İyi Kadın Oyuncu ödülünüz var. Bu ödüllerin sahibi Tilbe Saran’ın bundan sonra oyunculuktaki hedefi ya da hedefleri nedir?
Sanat, hayatın kanattıklarına sürülen bir merhem, yaşamın eksik bıraktıklarına bir dokunuş, insanlığın vicdanı, belleği, umudu… Yaşayabilmek için bir soluk, bir nefes. Nefessiz kalmamaya çalışmak ve bu soluğu herkesle paylaşabilmek.
– Bir sanatçı olarak ülkede yaşananlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Hiçbir şey söyleyecek mecalim yok artık, lâl kaldım.
– Türkiye’de kadın olmak neden zor?
Dünyanın her yerinde, her coğrafyada kadın olmak zor. Konuştuğumuz dilin bu kadar “erkekleştiği” bir zamanda “kadın” olabilmek, “kadın” kalabilmek ve bunun ne değerli olduğunu hissedebilmek imkansızlaşıyor.
– Türkiye’de hem kadın hem oyuncu olmak daha da mı zor?
Türkiye’de insan kalmak zor!
Şiddet toplumsal bir sorun
– Kadına şiddet nasıl biter?
Toplumsal meselelerin sizin duymayı beklediğiniz gibi kesin, hızlı ve her derde çözüm önerileri yok. Adaletin içselleştirildiği, eşitliğin sağlandığı, farklılıkların zenginlik olduğu bir iklimde…
– Rol gereği değil, gerçekten şiddet gördünüz mü hiç?
Fiziksel şiddet görmedim.
– Şiddet gören kadın ne yapmalı?
Yalnız olmadığını, bunun toplumsal bir sorun olduğunu ve şiddetin asla kabul edilemez, affedilemez bir sorun olduğunu bilmeli. Ama her şeyden önce adını koyabilmeli. Şiddeti normalize etmiş bir coğrafyada buna karşı savaşmak kolay değil ne yazık ki!
Sanat yıkıcı olmak zorunda
– Beş yıl önce şöyle bir açıklamanız olmuş: “Bu toplumun kesinlikle onay vereceği her tarafı törpülenmiş hikayeler anlattığımızı fark ettim”… Bu sizin oyunculuk motivasyonunuzu düşürmedi mi ve bu durum hâlâ öyle mi? Şayet öyleyse ne yapılabilir?
Nerede ve hangi bağlamda söylemişim hatırlamıyorum. Ama sanat cesur olmak, yıkıcı olmak, soru sordurmak, denge bozmak zorunda… Zira hayat yeteri kadar sıkıcı!
– Yeni projeler var mı?
Nefes aldığım müddetçe yeni projeler hep olacak. İKSV Tiyatro Festivali’nde Tiyatro Pera ile Vanya, Sonya, Maşa ve Spike adlı bol Çehov göndermeli bir oyun çalışıyorum. Ayrıca Shakespeare yılı olması sebebiyle gene İKSV’nin müzik festivalinde Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası ve Romeo Jülyet oyunlarından parçalar okuyacağım, klasik müzik konserleri olacak.