Düğün
Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu ~ 2011
Proje Tasarım: Tilbe Saran, Ayşe Bayramoğlu, Eda Çatalçam, Evren Ercan
Yazan: Ayşe Bayramoğlu
Yöneten: Tilbe Saran
Oyuncular: Güler Ökten (Saffet), Zerrin Sümer (Şerbet), Şebnem Sönmez (Ahsen), Tilbe Saran (Neriman), Eda Çatalçam (Nazife), Evren Ercan (Duygu), Serpil Göral (Pelin), Maria Akgüllü (garson)
Sahne Tasarım: Başak Özdoğan
Işık Tasarım: Ayşe Ayter
Müzik: Serpil Günseli
Aile yadigârı bir köşkün mutfağında bir düğün hazırlığı…
Gelin, gelinin annesi, anneannesi, en yakın arkadaşı; damadın annesi, damadın ablası, evin emektar yardımcısı ve düğün gecesi için ayarlanmış bir yardımcı kız…
Herkes, az sonra başlaması planlanan düğün için hummalı bir hazırlık içinde… Herhangi bir evde, herhangi bir ailenin yaşayabileceği, herhangi bir düğün telaşı bu.
Her iki ailenin de sırlarını duyulmaya başlandığı mutfak; yıllardır görülmemiş hesapların açıldığı bir mekâna dönüşür.
Anne ve kız, anneanne ve anne, damadın annesi ve ablası kendi hikâyelerini anlattıkça, birbirleriyle ama aslında kendileriyle, “kim oldukları” gerçeğiyle yüzleşirler.
Büyük özen gösterilerek yetiştirilmiş bir genç kız olan Duygu, Duygu’nun eğitimli ve modern annesi Ahsen, Duygu’nun İstanbul hanımefendisi anneannesi Saffet, ailenin 30 yıllık emektarı, herkesin sığındığı en güvenli liman Şerbet, damadın her fırsatta kız tarafını iğneleyen annesi Neriman, Neriman’ın ilk evliliğinden doğma, damadın üvey ablası Nazife, Duygu’nun tüm çocukluğunu bir arada geçirdiği en yakın arkadaşı, özgür ruhlu Pelin ve düğün günü için tutulmuş bir yardımcı kız…
Hiçbirinin, birbirinden farkı yoktur aslında. Hepsi bir sebeple “mağdur” ve bir başka sebeple “fail”dirler.
Sekiz kadının her biri, birer kurbandır. İçinde yaşadıkları eril dünyayla baş edebilmek için buldukları tek yol, aynı eril sistemin bir parçası olmaktır.
Başlangıçta daha geleneksel bir yapıya sahip olan damat tarafıyla, İstanbullu kız tarafının arasındaki sosyal statü farkından kaynaklanıyormuş gibi görünen ufak pürüzler, giderek kökleri çok daha derinde bir duruma; erkeklerin dünyasında “kadın” olma durumuna işaret eder.
Şiddet her yerdedir. Ataerkil toplumun kadınları maruz bıraktığı şiddeti o derece içselleştirmişlerdir ki, eril söylem artık onların da söylemi olmuştur. Şiddet içlerindedir, şiddet her yerdedir; çünkü şiddete maruz kalan her birey, bir gün şiddetin uygulayıcısı olur.
Oyunculardan teknik ekibe kadar, “Düğün”ün tüm kadrosu kadınlardan oluşuyor.
“Düğün”; farklı köken ve yaşlardan, toplumda kadın olarak var olmanın çeşitli sıkıntılarını yaşamış dört kadının bir araya gelerek, ortak dertlerine dair bir farkındalık yaratma çabasından doğdu.
Çekirdek kadroya (Tilbe Saran, Evren Ercan, Eda Çatalçam, Ayşe Bayramoğlu) sonradan dahil olan oyuncular ve teknik ekip de hazır bir metne değil, sürece dahil oldular. “Düğün”, öğretmenlerle öğrencilerin, ustalarla çırakların buluştuğu bir oyun… Ekipte Tilbe Saran’ın ve Şebnem Sönmez’in eski öğrencileri var.
“Düğün” Tilbe Saran’ın ilk yönetmenlik denemesi.
“Düğün”, AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahneye konuyor.
Başarılı tasarımcı Özlem Süer, oyuna gelinliğin tasarımıyla katkıda bulundu.
Projenin arkasında görünmeyen bir kadın ordusu var. Metni oluştururken danışılan pek çok araştırmacı, yazar, akademisyen, analitik psikoterapist kadınların yanı sıra; ekibin evlerinde yardım eden emektar dostları da metnin oluşmasına büyük katkıda bulundu.
“Düğün”; kadınları, kadınların güçlerini, güçsüzlüklerini, zorluklarla karşılaştıklarında bunları çözme yöntemlerini, kadınlık hallerini anlatan bir oyun…
Şiddet şiddeti doğurur. İçselleştirilmiş şiddet dile yerleşir, gizlenir ve yeniden şiddet üretir. Kadın, bu eril sistemde var olabilmek için şiddetin uygulayıcısı haline gelir ve böylece bir kısır döngü oluşur. Bu dört kadın; Tilbe Saran,Evren Ercan, Eda Çatalçam, Ayşe Bayramoğlu, bu kısır döngüyü bir yerinden bozmak arzusuyla yola çıktı.
“Düğün” ekibinin en büyük hedefi; hayatında hiç tiyatroya gitmemiş kişilere de bu oyunu izletebilmek…
Ekip, oyundan elde edilecek gelirin belli bir yüzdesini henüz belirlenmeyen bir kadın derneğine ya da ilgili bir projeye aktarmayı amaçlıyor.
Tiyatrolar dışında cezaevleri, fabrikalar, ıslahevleri gibi mekânlarda oynamak ise, oyunu bir anlamda bireysel sosyal sorumluluk projesi olarak gören ekibin bir diğer hedefi…